Değerli çalışma arkadaşlarım ve kıymetli vatandaşlarımız,

Bugün, 12 Mart İstiklal Marşımızın Kabulü ile 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü vesilesiyle düzenlenmiş olduğumuz tören için bir araya gelmiş bulunuyoruz.

12 Mart 2021 günü, İstiklal Marşımızın Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilmesinin 100. yıldönümüydü. Yüce Meclisimizin henüz bir yaşını dahi doldurmadığı, Kurtuluş Savaşımızın en çetin günlerinde, kabul edilen İstiklal Marşımız, Mehmet Akif Ersoy’un milletimize kazandırmış olduğu sembol eserlerdendir.

Mehmet Akif sadece bir şair değil, aynı zamanda bir veteriner hekim, düşünür, müderris, hafız, vaiz, mütercim ve siyasetçiydi, esasen milletin başarılarının para ile övülemeyeceğini düşündüğü için, Milli Marş belirlenmesi için TBMM tarafından açılan yarışmaya katılmak istememiştir. Hepinizin bildiği gibi dönemin Maarif Vekili Hamdullah Suphi’nin ısrarıyla, ancak para ödülü almamak şartıyla iştirak etmiştir.

Akif’in Ankara'daki Taceddin Dergahı'nda yazdığı o ebedi metin, 12 Mart 1921 günü Meclis'te kürsüden defalarca okunarak alkışlarla Milli Marşımız olarak kabul edilmiş; Akif 500 liralık ödülünü ise bir hayır kurumuna bağışlamıştır.

Akif’in “Allah bu millete bir daha yazdırmasın” sözü ile tanımladığı İstiklal Marşımız, milletimizin ve devletimizin var olma mücadelesi verdiği bir dönemde, sadece Cephe’deki askerin Zafer’e olan inancını artırmakla kalmamış, kısa sürede ulusal bağımsızlık yönündeki azim ve kararlılığımızın ortak sesi haline gelmiştir.

1936 yılının son günlerinde hayata gözlerini kapayan Mehmet Akif Ersoy’u bir kez daha rahmetle anmak ve dönemin önemli isimlerinden Hüseyin Cahit Yalçın’ın kendisi hakkında şu tespitini sizlerle paylaşmak isterim: “Mehmet Akif’in hayatı, eserlerinden çok daha muhteşem bir şiirdir”.

Bu vesileyle, İstiklal Marşımızın günümüzde kullanılan bestesinin sahibi merhum Osman Zeki Üngör’ü de rahmetle yâd etmek isterim.

Kıymetli misafirlerimiz ve değerli mesai arkadaşlarım,

Bugün bir araya gelişimizin bir başka önemli sebebi ise, Çanakkale Deniz Zaferi’nin 106’ıncı yıldönümü vesilesiyle bugün idrak etmekte olduğumuz 18 Mart Şehitleri Anma Günü’dür.

Çanakkale Deniz ve onu takip eden Kara Zaferleri, İstiklal Harbi’ni ve Cumhuriyetimizin kuruluşunu müjdeleyen bir destandır. Bu abidevi zafer, Mustafa Kemal Paşa, Cevat Paşa, Esat Paşa gibi büyük kumandanların yönetiminde, kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla milletimizin birliği ve zafere olan sarsılmaz inancı sayesinde mümkün olmuştur.

Yaklaşık bir asır önce, vatanın bir kısmı bugün sınırlarımız dışında kalan dört bir köşesinden cepheye koşan binlerce evladımız hayatlarını, hatta adeta bir nesli feda etmek pahasına, milletimizin bekasını, Anadolu’daki silinmez mührünü bütün dünyaya kanıtlamıştır.

Akif’in “Çanakkale Şehitleri”ne adlı şiirinde “Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? "Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın”şeklinde seslendiği Mehmetçik, yine Akif’in İstiklal Marşımızda “tek dişi kalmış canavar” olarak tanımladığı emperyalist güçlere ağır bir tokat indirirken, dünya tarihinin akışını da değiştirmiş, ayrıca sömürge yönetimi altında inleyen pek çok mazlum millete örnek teşkil etmiştir.

Burada, vatanımızdan binlerce kilometre uzakta vazifemizi icra ederken, şehitlerimizin aziz hatıralarını ve bizlere aşıladıkları birlik bilincini yaşatmakta olduğumuzu yalnızca 18 Martlarda değil, her daim hatırımızda tutmamız ve bunun bilinciyle hareket etmemiz gerektiğine inanıyorum. Nitekim bugün aynı zamanda, ülkemiz sınırları içinde ve dışında şehit düşmüş, sivil ve asker tüm vatandaşlarımızı anmaktayız.

Bu vesileyle, kahraman askerlerimizi, polislerimizi ve tüm güvenlik gücü mensuplarımızı ve terör örgütlerinin saldırılarında kahpece şehit edilmiş onlarca Bakanlık personelimizi ve yakınlarını da daima hatırlamak, hatıralarını yaşatmak ve yeni nesillere aktarmak boynumuzun borcudur diye düşünüyorum.

Sözlerime son verirken, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları başta olmak üzere, 18 Mart şehitlerimizi, Birinci Dünya Savaşında şehit düşen Mehmetçiklerimizi, katledilen milyonlarca masum insanımızı, İstiklal savaşı şehitlerimizi, terörle mücadele şehitlerimizi ve 15 Temmuz şehitlerimizi rahmetle yâd ediyorum.

Kısacası hayatını ülkesine adamış tüm kahramanlarımızı bir kere daha rahmet ve minnetle anıyorum. Hayatta olan Gazilerimize de uzun ve sağlıklı ömürler diliyor, şükranlarımızı sunuyorum.